بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِنَّآ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ بِٱلۡحَقِّ فَٱعۡبُدِ ٱللَّهَ مُخۡلِصٗا لَّهُ ٱلدِّينَ ٢
(Habîbim) şübhesiz ki biz o kitabı sana hak olarak indirdik. O halde Allaha, dînde Ona ihlâs edici olarak, ibâdet et.
أَلَا لِلَّهِ ٱلدِّينُ ٱلۡخَالِصُۚ وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ أَوۡلِيَآءَ مَا نَعۡبُدُهُمۡ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَآ إِلَى ٱللَّهِ زُلۡفَىٰٓ إِنَّ ٱللَّهَ يَحۡكُمُ بَيۡنَهُمۡ فِي مَا هُمۡ فِيهِ يَخۡتَلِفُونَۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي مَنۡ هُوَ كَٰذِبٞ كَفَّارٞ ٣
Gözünü aç, haalis dîn Allahındır. Onu bırakıb da kendilerine bir takım dostlar edinenler (derler ki:) «Biz, bunlara ancak bizi Allaha daha fazla yaklaşdırsınlar diye tapıyoruz». Şübhe yok ki Allah onlar (la mü'minler) arasında, ihtilâf edegeldikleri şeyler hakkında, hükmünü verecekdir. Muhakkak ki yalancı, hakıykaten kâfir olan o kimseleri Allah doğru yola iletmez.
لَّوۡ أَرَادَ ٱللَّهُ أَن يَتَّخِذَ وَلَدٗا لَّٱصۡطَفَىٰ مِمَّا يَخۡلُقُ مَا يَشَآءُۚ سُبۡحَٰنَهُۥۖ هُوَ ٱللَّهُ ٱلۡوَٰحِدُ ٱلۡقَهَّارُ ٤
Eğer Allah (bilfarz) bir evlâd edinmek isteseydi elbet yaratacağından kimi dilerse seçerdi. O, (bundan) münezzehdir, yücedir. O, öyle Allahdır ki (eşi, benzeri yokdur) birdir, herşey'e haakimdir.
خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّۖ يُكَوِّرُ ٱلَّيۡلَ عَلَى ٱلنَّهَارِ وَيُكَوِّرُ ٱلنَّهَارَ عَلَى ٱلَّيۡلِۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ كُلّٞ يَجۡرِي لِأَجَلٖ مُّسَمًّىۗ أَلَا هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡغَفَّٰرُ ٥
Gökleri ve yeri hak (kın ikaamesine sebeb) olarak yaratdı O. Geceyi gündüzün üstüne (bürüyüb) örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne (getirip) sarıyor. Güneş, ayı müsahhar kıldı. Herbiri muayyen bir vakt için (seyr-ü) cereyan etmekdedir, Gözünü aç, O (emrinde) mutlak gaalibdir, (dostlarını) çok yarlığayıcıdır.
خَلَقَكُم مِّن نَّفۡسٖ وَٰحِدَةٖ ثُمَّ جَعَلَ مِنۡهَا زَوۡجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلۡأَنۡعَٰمِ ثَمَٰنِيَةَ أَزۡوَٰجٖۚ يَخۡلُقُكُمۡ فِي بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡ خَلۡقٗا مِّنۢ بَعۡدِ خَلۡقٖ فِي ظُلُمَٰتٖ ثَلَٰثٖۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمۡ لَهُ ٱلۡمُلۡكُۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ فَأَنَّىٰ تُصۡرَفُونَ ٦
Sizi bir kişiden yaratdı O. Sonra ondan da eşini meydana getirdi. Sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi analarınızın karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılışdan sonra öbür yaratılış (lar) a (kalb ile) halkedib duruyor. İşte Rabbiniz olan Allah (budur). Mülk Onun. Ondan başka hiçbir Tanrı yok. Böyle iken siz nasıl olub da (hakdan) döndürülüyorsunuz?.
إِن تَكۡفُرُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِيٌّ عَنكُمۡۖ وَلَا يَرۡضَىٰ لِعِبَادِهِ ٱلۡكُفۡرَۖ وَإِن تَشۡكُرُواْ يَرۡضَهُ لَكُمۡۗ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰۚ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم مَّرۡجِعُكُمۡ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَۚ إِنَّهُۥ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ٧
Eğer küfr ederseniz, şübhesiz, Allah sizden müstağnidir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne raazî olmaz. Eğer şükr ederseniz sizin fâideniz için bundan hoşnud olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günâhını çekmez. Nihayet hepinizin dönüb gidişi ancak Rabbinizedir. Artık neler yapmakda idiniz, O, size haber verir. Çünkü O, göğüslerin içinde olan her gizliyi bile hakkıyle bilendir.
۞ وَإِذَا مَسَّ ٱلۡإِنسَٰنَ ضُرّٞ دَعَا رَبَّهُۥ مُنِيبًا إِلَيۡهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُۥ نِعۡمَةٗ مِّنۡهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدۡعُوٓاْ إِلَيۡهِ مِن قَبۡلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادٗا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِۦۚ قُلۡ تَمَتَّعۡ بِكُفۡرِكَ قَلِيلًا إِنَّكَ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلنَّارِ ٨
İnsana bir zarar dokunduğu zaman o, Rabbine, bütün (varlığı ile) Ona dönerek, yalvarır. Sonra ona kendinden bir ni'met verdiği vakit ise evvelce Ona yalvardığını unutur. Allaha, Onun yolundan sapdırmak için, eşler katmıya başlar. (Habîbim) de ki: «Küfrünle biraz eğlenedur! Çünkü sen muhakkak ateş yârânındansın».
أَمَّنۡ هُوَ قَٰنِتٌ ءَانَآءَ ٱلَّيۡلِ سَاجِدٗا وَقَآئِمٗا يَحۡذَرُ ٱلۡأٓخِرَةَ وَيَرۡجُواْ رَحۡمَةَ رَبِّهِۦۗ قُلۡ هَلۡ يَسۡتَوِي ٱلَّذِينَ يَعۡلَمُونَ وَٱلَّذِينَ لَا يَعۡلَمُونَۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ ٩
Yoksa, o, âhiret (azabın) dan korkarak, Rabbinin rahmetini umarak gecenin saatlerinde secdeye kapanır, kıyamda durur bir halde tâat ve ibâdet eden kimse (gibi) midir? De ki: «Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl saahibleridir ki (bunları) hakkıyle düşünür.
قُلۡ يَٰعِبَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّقُواْ رَبَّكُمۡۚ لِلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ فِي هَٰذِهِ ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٞۗ وَأَرۡضُ ٱللَّهِ وَٰسِعَةٌۗ إِنَّمَا يُوَفَّى ٱلصَّٰبِرُونَ أَجۡرَهُم بِغَيۡرِ حِسَابٖ ١٠
(Tarafımdan) söyle: «Ey îman eden kullarım, Rabbiniz (in azabın) dan korkun. Bu dünyâda iyi hareket edenler için (mukadder) bir güzellik vardır. Allahın toprağı genişdir. Ancak sabredenlere ecirleri hesabsız ödenecekdir».
قُلۡ إِنِّيٓ أُمِرۡتُ أَنۡ أَعۡبُدَ ٱللَّهَ مُخۡلِصٗا لَّهُ ٱلدِّينَ ١١
De ki: «Ben, Allaha, Onun dîninde ıhlâs edici olarak, ibâdet etmemle emrolundum».
وَأُمِرۡتُ لِأَنۡ أَكُونَ أَوَّلَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ ١٢
«Bana (Allaha teslîm olan) Müslümanların evveli olmam emredildi».